Her şey parmaklarımızın ucunda; ama anlam, amaç ve etik pusulamız giderek kayboluyor.Teknolojinin, modanın ve hızla tüketilen bilgilerin gölgesinde; insanlık bugün büyük bir “değer krizi” yaşıyor.

Bir söyleşi dinliyorum…
İoanna Kuçuradi’nin sesi yankılanıyor kulaklarımda.
Bazen insan, içinde taşıdığı düşünceleri tam olarak ifade edemez ya…
İşte o söyleşide, sanki biri beni duydu, ben söyleyemeden söyledi.
Anlatamadıklarıma tercüman oldu.

Modanın değer bilgisini nasıl zedelediğinden söz ediyor.
Teknolojinin insanlık için üretilirken nasıl insanlığa zarar verebildiğinden…
Aristoteles’ten yola çıkıyor.
Mutluluğun yaşamın amacı olduğu fikrini sorguluyor.
Ama diyor ki…
Bir mutluluk, başka bir mutluluğu dışlıyorsa, o zaman o hedef ne kadar ulaşılabilir?

Ve en çok şu cümlesi çarpıyor beni:
“İnsanın kendi olması gerekir.”
Yaşamın anlamı da ancak böyle kurulabilir.

Bilgi Çok… Ama Yönü Ne?

Fark ediyorum ki…
Bugünün dünyasında eksik olan şey bilgi değil.
Sorun; bilginin yönü, amacı, anlamı.
Yani… “Değer bilgisi…”

Çünkü artık bilgiye ulaşmak kolay.
Aynı bilgiyle…
Bir çocuğu iyileştirebilirsiniz…
Ya da bir ülkeyi yakabilirsiniz.
Teknolojiyle…
Bir hayat kurtarılır…
Ya da bir savaş başlatılır.

Mesele o bilginin kimin elinde olduğu değil…
Nasıl ve neden kullanıldığı.

Değerin Yokluğu

Dünyanın geldiği bu noktada…
Terörün, şiddetin, göçün, yoksulluğun, yabancılaşmanın artması bir tesadüf değil.
Tüm bu sorunlara sebep olanların…
İnsan olduklarını fark etmeden hareket ettiklerini düşünmek…
Gerçekten sarsıcı.

Farkındalık…
Belki de her şeyin başlangıcı.

Aynı duruma bakan iki insanın,
Farklı değerlendirme yapabilmesi…
Bizim değerlerimizle, etik birikimimizle, içsel ölçülerimizle ilgili.

Ve bana kalırsa…
Bugün insanlık bir “değer yoksunluğu” yaşıyor.

Sadece bilgiyle şekillenen değil…
Anlamla derinleşen bir yaşama ihtiyacımız var.
Bizi insan yapan şey tam da bu.