Son aylarda yaşanan acı olaylar, bizleri sorgulamaya zorluyor. Nereye gidiyoruz? Bu köşe yazısı, sadece sorular sormuyor, kalplere dokunmaya da çalışıyor.
Bazı sabahlar uyandığımda, haberleri açmaya elim varmıyor.
Bir anne, çocuklarını *ld*rmüş.
Bir baba, karısını katletmiş.
Bir polis, silahını önce eşine, sonra çocuklarına, en son da kendine doğrultmuş.
Trafikte yol vermedi diye insanlar birbirini vuruyor.
Kaldırımdaki kavgalar artık mezarlığa kadar uzanıyor.
Ne zaman bu kadar öfkelendik? Ne zaman bu kadar acımasızlaştık?
Geçtiğimiz günlerde Trabzon’da genç bir kadın *ld*rüldü.
Sinem Somun...
Kaptan olmak üzereydi.
Boşanmak istiyordu. Kendi ayakları üzerinde durmak istiyordu.
Ama istemek yetmedi.
Eşi, evine balkondan girerek onu hayattan kopardı.
Sonra bir bekçiyi de vurdu.
Sonra Sinop’ta çadır kurarken yakalandı.
Bakın burası önemli: Bu bir cinnet anı değildi.
C*nayetten günler önce sosyal medyada şu sözleri paylaştı:
"İntikam aceleye gelmez. Hak yerini bulana kadar içim soğumaz."
Ve gerçekten de içini soğutmak için bir can aldı.
Peki ya Denizli’deki polis?
Eşi ve iki küçük çocuğunu vurduktan sonra *ntihar etti.
Aynı şehirde bir başka gün bir genç, anne-babasını ve kardeşini *ldürüp *ntihar etti.
Konya’da bir baba, evlatlarını boğarak katletti.
Her gün başka bir şehirde, başka bir sokakta…
Aileler dağılıyor. Hayatlar sönüyor.
Trafikteyiz şimdi.
Korna sesine sinirlenen bir adam camı indirip silah çekiyor.
"Yol vermedin!" diye kalbine bıçak saplanıyor bir gencin.
Üç saniyelik gecikme öfke sebebi artık.
İnsanlar birbirine yol değil, öl*m bırakıyor.
Soruyorum size:
Bu kadar kolay mı birini yok etmek?
Bu kadar ucuz mu bir hayat?
Bir çocuğun kahkahası bir kurşuna mı bağlı artık?
Biliyorum, hepimizin yükü ağır.
Geçim sıkıntısı, iş stresi, yalnızlık, güvensizlik, adaletsizlik…
Ama bunlar birbirimizi öldürmemiz için mazeret olamaz.
İçimizde biriken öfkeyi bastırmayı değil, dönüştürmeyi öğrenmeliyiz.
Zira bastırdığımız öfke, bir gün en masum olana patlıyor.
Ne yapacağız peki?
Ben uzman değilim.
Ama bir insan olarak şunu biliyorum:
Sevgiyle başlayan her şey, sevgiyle korunmalı.
Birbirimize tahammül etmeyi yeniden öğrenmeliyiz.
Trafikte, evde, işte, sosyal medyada...
Her yerde.
Şiddeti kanıksarsak, sıra bize gelene kadar sessiz kalırsak...
Hiçbirimiz güvende değiliz.
Bu yazının sonunu nasıl getireceğimi bile bilmiyorum. Çünkü bu konu hiç bitmiyor. Her gün yeni bir c*nayetle, yeni bir trajediyle uyanıyoruz.
Ama bir yerden başlamamız gerek.
Belki bir selamla, bir tebessümle, bir empatiyle...
Ve en önemlisi, birbirimizi gerçekten duymakla...
Çünkü insan, insana iyi gelir.
İnsan, insana zarar vermez.
Eğer hâlâ insansak...