MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir süre önce gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin ittifakına açıklık getirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği Türkiye, Rusya ve Çin odaklı TRÇ İttifakı önerisini Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı Başkanı ve MHP Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsmail Faruk Aksu’ya değerlendirdi. 

Bahçeli, Türkgün gazetesine verdiği röportajda "Türk Devletleri Teşkilatı; Batı, Rusya ve Çin arasındaki mücadelede cazibe ve güç merkezi olabilecektir. Bunun için Avrasya coğrafyasının üç gücünün eşit konumlarda bir araya gelişi esastır. Bunlar Türkiye, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti'dir." dedi.

"ÖNCELİKLİ HEDEF SİYASİ VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ"

Burada öncelikli hedefin siyasi, ve ekonomik işbirliği olduğunu belirten Devlet Bahçeli, "Ancak uluslararası güvenlik alanındaki mevcut kaos hali sürerse bu birlikteliğin güvenlik boyutunu kazanması da kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir." ifadesini kullandı.

NATO ÇIKIŞI

MHP lideri Bahçeli, "Bazı NATO müttefiklerimiz en hayati önceliklerimizi ve taleplerimizi görmezden gelebiliyorlarsa, Türkiye'nin her iki yöne bakma zamanı gelmiştir." diye konuştu.

BAHÇELİ'DEN "TRÇ" İTTİFAKI ÇAĞRISI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz günlerde yaptığı yazılı açıklamada; "dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı" akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçeneğin "TRÇ" ittifakının inşa edilmesi olduğunu belirtmişti.



Bahçeli şu açıklamaları yapmıştı;

"TRÇ ittifakının da, Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir. Çaresizlik, ümitsizlik ve çözümsüzlük kuraklıktır, durgunluktur, eylem ve düşünce boyutuyla içe kapanmaktır. Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti yeni yüzyılda çaresizliği reddetmiş, çözümsüzlüğü dışlamış, ümitsizliği elinin tersiyle itmiştir. Türk Devri milli birlik ve kardeşlik şuuruyla perçinlenecek, Terörsüz Türkiye hedefiyle tescillenecektir. Hiçbir muhasım güç ve zihniyet bu mukadder tarih akışına engel olamayacaktır."

BAHÇELİ RÖPORTAJINDA ŞU İFADELERE VER VERDİ,

NETANYAHU, 6 DEVLETE BİRDEN SAVAŞ İLAN EDİYOR

Gazze’de yaşanan soykırım ve insanlık dramı bunun son ve belirgin örneklerindendir. Netanyahu hükümeti sadece Gazze’de insanlığa karşı suç işlemekle yetinmemekte, etrafındaki 6 devlete adeta savaş ilan etmekte, saldırmaktadır. (Filistin, Lübnan, Yemen, İran, Suriye, Katar) Tüm bölgeyi ateşe atacak saldırganlıklara da tevessül etmektedir. Bu cüretkâr saldırılarda, sivil masumlar yanında en üst devlet yetkilileri, müzakere heyetleri, ordu komutanları, bilim adamları, diplomatlar veya gazeteciler de hedef alınıp katledilebilmektedir. Bütün bunlar olurken, savaşları sona erdirme vaadiyle iktidara gelen Trump ABD’si tam kadro İsrail’in yanında yer alıp onun hukuk tanımaz eylemlerine filli destek vermektedir. 



Bütün bunlar Türkiye’nin hemen yanı başında yaşanmakta ve ciddi çatışma riskini de beraberinde getirmektedir. 

SURİYE’DE YAŞANAN GELİŞMELER

Bakınız Suriye’de bir yönetim değişikliği oldu, 53 yıllık bir totaliter rejim devrildi ve Suriye halkının ezici çoğunluğu bu gelişmeyi bayram havasında karşıladı. Yeni Suriye rejimi, ideolojik bir devlet olmak değil demokratik bir cumhuriyet olmak arzusunu beyan etti. Bu yönetim değişikliğine öncülük eden lider Ahmed El Şara, geçmişteki hatalardan ders aldıklarını, demokrasiye inandıklarını, din, dil ve mezhep ayrımına karşı olduklarını ancak bunun için ülkede birliğin olması gerektiğini beyan etti.

Buna rağmen Suriye’nin Akdeniz sahil bölgesini, güneydeki Dera-Süveyda hattını ve kuzeydoğudaki topraklarını karıştırmak için başta İsrail olmak üzere çeşitli aktörler her türlü oyunu oynadılar. 

Kuzeydoğu Suriye’de ikinci bir İsrail yaratmak için ellerinden gelen tüm gayreti ortaya koyuyorlar. Bu bölgede yaşayan halkı da baskı ve zulümle kendilerine köle etmeye çalışıyorlar. Peki bir devletin yöneticilerinin birlik ve beraberlik istemesinden daha doğal ne vardır? Bir devletin bir ordusu, bir başkenti olmalıdır demesinden daha tabii ne olabilir?

İşte bütün bunlar görmezden gelinmekte, yeni Suriye’ye âdeta hayat hakkı tanınmamaya çalışılmaktadır.

TERÖR ÖRGÜTÜ SDG’Yİ KIŞKIRTAN İSRAİL

Soruyorum: bunlar yaşanırken, yıllarca Esad rejimini hedef aldığını söyleyen ABD, Batı ve İsrail ne yapıyorlar? Her gün yeni bir istikrarsızlık sayfası açıyorlar. Golan’ı işgal ettikleri yetmiyor gibi onun ötesini de işgal ediyorlar. Yeni Suriye’nin topraklarında hava harekatları düzenliyorlar. Terör örgütü SDG’yi Türkiye’de başlayan “terörsüz Türkiye” sürecine dahil olmasın diye kışkırtıyor, manipüle ediyorlar. Türkiye’nin milli güvenliğini, egemenlik haklarını, vatandaşlarımızın huzurunu tehdit eden mahfillere ve gelişmelere çanak tutmaktan geri durmuyorlar.

NEDEN ‘TRÇ’ İTTİFAKI

MHP Lideri Devlet Bahçeli, anlattığı gelişmeler ışığında neden böyle bir açıklama yapma gereği duyduğunu ise şöyle açıkladı:

Türkiye’nin acil güvenlik ihtiyaçları bulunmaktadır. Türkiye, komşularının toprak bütünlüğünü herkesten fazla isteyen ve bunun için en ağır bedelleri ödeyen bir devlettir. Vasıtalı savaş unsurlarıyla, petro-dolar siyasetleriyle, lobicilikle buna karşı mücadele eden tüm aktörlerle baş başa kalmayı da göze alabilecek kapasitededir. Bununla birlikte, bölgesel olarak daha kalıcı daha uzun soluklu istikrar ve güvenlik bölge devletlerinin dayanışma içinde olmaları ve temel ilkelerde anlaşmalarına bağlıdır.



Avrasya bölgesi, tarih boyunca mücadele alanı olmuştur. Bu alanın kimi bölgeleri tarihte; mihver bölge, pilot bölge, kalpgâh bölge diye anılmıştır. Fakat Avrasya’ya hâkimiyetin dünyaya hâkimiyetin en önemli aşaması olduğuna kuşku olmamıştır. 

Avrasya, Avrupa ve Asya’nın birleşimidir. Bunun merkezinde de Hazar Havzası bulunur. Hazar Havzası, Türkiye için tam bir bitişik alandır. Türkiye bu havzadan akan hidrokarbon kaynaklarının menfez ülkesi durumundadır. Buradan etki alır, buraya etkide bulunur. 

Öte yandan dünyanın ekonomik üretimi doğuya, uzak Asya’ya kaymıştır. Japonya, Çin, Güney Kore, Endonezya, Malezya, Singapur, Hindistan, Pakistan hatta Vietnam gibi ülkelerdeki toplam üretim Batı ülkelerindeki toplam üretimi aşmış, katlamıştır. Bunun geri döndürülmesi de şimdilik mümkün görünmemektedir. Eskiden sınırlı alanlarda ve taklit ürünlerde kendini gösteren Asya üretimi bugün en yüksek kalitede en teknoloji yoğun ürünleri içerecek biçime gelmiştir. 

Dünyanın kuzey sektöründe ise Rusya tüm sarsıntılara rağmen askeri ve siyasi bir güç olarak varlığını sürdürmektedir. Batı’dan “NATO’nun genişletilmemesi, Rusya sınırlarında askeri yığınaklar olmaması, Rusya dışındaki Rusların varlıklarına zarar verilmemesi” gibi talepleri vardır. Elbette bu talepler, Ukrayna topraklarının işgal edilmesini haklı çıkarmaz. Ancak perde arkasında daha çok boyutlu bir Batı-Rusya mücadelesi olduğu da herkesin malumudur.

Avrasya’nın ortası Türk Dünyasıdır. Bu bölgede artık bugün bir uluslararası aktör olarak Türk Devletleri Teşkilatı bulunmaktadır. Beş daimi üyesi, üç gözlemci üyesi vardır. Bu devletler geleceğe birlikte yürümek istemektedirler. Bunların içinde NATO üyesi olan Türkiye olduğu gibi hem Kolektif Güvenlik Antlaşması (KGA) örgütü üyesi hem Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi olan Kazakistan ve Kırgızistan da vardır. Keza Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) de üyedirler. Bu etki gücü yüksek yapıların merkezinde Rusya ve Çin’in bulunduğu da bilinmektedir.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT); Batı, Rusya ve Çin arasındaki mücadelede cazibe ve güç merkezi olabilecektir. Bunun için Avrasya coğrafyasının üç gücünün eşit konumlarda bir araya gelişi esastır. Bunlar Türkiye, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’dir. 

AVRASYA COĞRAFYASINDA EŞİT PAYDAŞLIK

Böyle bir ortak zeminin oluşmasıyla birlikte, BDT, ŞİÖ ve TDT, birbirlerinin hukukunu, varlığını gözeten, devletlerin egemen eşitliği ve hukukun üstünlüğü ilkelerine saygılı bir anlayışla dünyayı yeniden bir düzene kavuşturabileceklerdir. Bu süreçte hiçbir egemen devletin bir başka devletin yörüngesinde hareket etmesi beklenmemelidir. Müreffeh ve huzurlu bir bölgenin inşası için Avrasya coğrafyasında eşit paydaşlık sözkonusu olmalıdır. 



Burada öncelikli hedef siyasi istişare ve işbirliği ile ekonomide çok boyutlu işbirliğidir. Ancak uluslararası güvenlik alanındaki mevcut kaos hâli sürerse bu birlikteliğin güvenlik boyutunu kazanması da kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir.

CHP'de kongre kaosu: Mahkeme durdurdu, YSK devam dedi! Şimdi ne olacak?
CHP'de kongre kaosu: Mahkeme durdurdu, YSK devam dedi! Şimdi ne olacak?
İçeriği Görüntüle

Türkiye’nin NATO üyeliği eğer Türkiye’yi NATO içinden gelebilecek muhtemel saldırılara karşı korumanın ötesine geçemiyorsa, bazı NATO müttefiklerimiz en hayati önceliklerimizi ve taleplerimizi görmezden gelebiliyorlarsa, kamuoyunda da bu noktada ciddi bir tepki yükselmişse Türkiye’nin tarihsel vizyonuyla mütenasip biçimde her iki yöne bakma zamanı gelmiştir.

Kaynak: RSS