Haber7 - ÖZEL

AK Parti Konya Milletvekili Mehmet Baykan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye ile ilgili kararlarını iki ana başlık altında değerlendirdi. Güncel istatistiklere değinen Mehmet Baykan, Türkiye'nin AİHM nezdindeki durumunu açıkladı.

Türkiye'nin yakın siyasi tarihine damga vurmuş kritik olayları AİHM'in kararları üzerinden değerlendiren Mehmet Baykan, AİHM'in adalet, demokrasi ve özgürlükler konusunda çifte standart uygulayabildiğini ve her zaman güvenilir bir merci olmadığını ifade etti.

TÜRKİYE GENEL ORTALAMADAN DAHA YÜKSEK

2023 yılında Türkiye'nin ihlal kararı oranının yüzde 1.09, AİHM üye ülkeleri genel ortalamasının yüzde 2.72 olduğunu kaydetti. Baykan, Türkiye aleyhine verilen ihlal kararlarının son yıllarda düşüş eğiliminde olduğunu belirtti. Ayrıca, Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulama oranının yüzde 90.13 ile, yüzde 79.56 olan genel ortalamadan daha yüksek olduğunu vurguladı.

Mehmet Baykan

ŞİİR DAVASINI 4 YIL BEKLETTİLER

Konya Milletvekili Mehmet Baykan, konuşmasının ikinci bölümünde ise AİHM'in geçmişte verdiği şaibeli kararları eleştirdi. AİHM'in her zaman adil ve tutarlı olmadığına vurgu yaptı. AK Parti'li Mehmet Baykan, AİHM'in tartışmalı kararlarını şöyle sıraladı:

Recep Tayyip Erdoğan'ın şiir okuduğu için aldığı hapis cezasına ilişkin başvuru AİHM tarafından dört yıl boyunca işleme konulmadı.

Son Dakika: Erdoğan büyük bir devrim yaptık diyerek duyurdu!
Son Dakika: Erdoğan büyük bir devrim yaptık diyerek duyurdu!
İçeriği Görüntüle

28 ŞUBAT YARGISINI DESTEKLEDİLER

28 Şubat sürecindeki başörtüsü yasağına ilişkin Leyla Şahin ve Sevgi Kurtulmuş davalarında AİHM, yasağı insan haklarına uygun buldu.

Refah Partisi'nin kapatılma davasında AİHM, kapatma kararını meşru kabul etti.

Skandallar mahkemesi AİHMSkandallar mahkemesi AİHM

TÜRKİYE İHLALDE ORTALAMANIN ALTINDA, KARARLARI UYGULAMADA  ZİRVEDE

AK Parti Konya Milletvekili Mehmet Baykan, Adalet Bakanlığı Plan Bütçe Komisyonu'ndaki konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

'Ben, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları üzerine konuşmak istiyorum. Malumlarınız, adil yargılanma hakkı, yaşam hakkı, kişinin maddi ve manevi bütünlüğü, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, özel hayat ve aile hayatına saygı hakkı başlıklarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiliyor. Bunlardan adil yargılanma hakkı başvurularında Türkiye olarak ne durumdayız, değerlendirelim. 2024 yılında tüm üye ülkeler açısından bakıldığında, AİHM'in yayınladığı verilerde toplam 36.819 başvurunun sonuçlandırıldığı ve bin ihlal kararı verildiği görülmekte.

Buna göre ihlal kararlarının sonuçlandırılan başvurulara oranı tüm üye ülkeler açısından 2,72 iken Türkiye hakkında sonuçlandırılan toplam 6.190 başvuruya bakıldığında 67 ihlal kararı verilmiş olup ihlal sayısının tüm sonuçlandırılan başvurulara oranı yüzde 1,09'dur. Bu sonuç kapsamında, Türkiye'ye ilişkin ihlal sayısının, karara bağlanan başvuru sayısına oranının genel ortalamanın altında olduğu görülmektedir.

AİHM, Türkiye aleyhine 2018 yılında 140, 2019 yılında 96, 2020 yılında 85, 2021 yılında 76, 2022 yılında 73, 2023 yılında 72 ihlal kararı vermiştir. 2004 yılında ise 67 ihlal kararı verilmiş olup görüldüğü gibi ihlal karar sayıları önceki yıllara bakıldığında düşüş eğilimindedir. Kararların icra edilme oranı açısından karşılaştırma yapıldığında Türkiye'nin üye ülkeler ortalamasının üzerinde olduğu görülmekte. 1959 yılından 2024 yılının sonuna kadar tüm üye ülkeler hakkında verilen 33.115 ihlal ve dostane çözüm kararları toplamının 26.347'sinin icra süreci tamamlanmıştır.

Dolayısıyla, tüm üye ülkelerin AİHM kararlarını icra etme oranı yüzde 79.56'dır. Aynı periyotta Türkiye hakkında 4.466 kararın 4.025'inin icra süreci tamamlamıştır. Dolayısıyla Türkiye'nin AİHM kararlarını icra etme oranı yüzde 90,13'tür

Şimdi, bir de AİHM'in ülkemizde yapılan başvurularda verdiği bazı kararlara bakalım. Haber7 internet sitesi yazarı Faruk Arslan'ın bir değerlendirmesi üstünden hareket edeceğim. Birinci başlık: Şiir hapsine dört yıl kör, sağır kaldılar

O AİHM ki şiir okuduğu için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde cezaevine atılarak siyaset yasağı getirilen Recep Tayyip Erdoğan'ın 1999'daki başvurusunu dikkate almadı, dört yıl boyunca işleme koymadı. Sadece bir şiir okuma üzerinden ceza verilmesi gibi basit bir hadiseyi dört senede irdeleyemedi, sonuca varamadı AİHM. O süreçte Sayın Erdoğan cezaevinden çıktı, parti kurdu, seçimlere girdi, milletin oylarıyla iktidar oldu. Hala AİHM şiir davasını karara bağlayamadı. Nihayetinde, Sayın Erdoğan Başbakan olarak Meclise girdiği 2003 yılında başvurusunu geri çekti. AİHM'den adalet çıkmadı

Başörtüsü durumunu hukuka uygun buldular

28 Şubat sürecinin sembolik zulmü başörtü yasağı. İnancı gereği başını örttüğü için 1998 yılında İstanbul Üniversitesine alınmayan, bugün AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Leyla Şahin'in başvurusunu 2004 yılında karara bağladı AİHM, beş yıl sonra. Kararda başörtü yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle uyumlu olduğu savunuldu. Başörtü yasağının ifade ve din özgürlüğünün ihlali olmadığı, eğitim hakkını kısıtlamadığı, özel hayat ve aile hayatına saygısızlık taşımadığı, ayrımcılık teşkil etmediği farklı farklı oylamalarla kararlaştırıldı. Bir diğer dava da İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi, bugün Meclis Başkanımız Sayın Kurtulmuş'un eşi Sevgi Kurtulmuş'un 2001 yılında başvurusunda aynı karar çıktı. Din özgürlüğünün ihlal edildiği ve kendisine ayrımcılık yapıldığını vurgulayan Kurtulmuş da 'Hayır, yasaklar güzeldir.' mealinde rezil bir kararla yüzüstü bırakıldı

Seçimle iktidara gelen partinin kapatılmasını meşru saydılar

28 Şubat cuntasının iktidardan indirilip yargı eliyle kapısına kilit vurduğu Refah Partisi, 28 Şubat sürecinde yargının kapatma davasını AİHM'e taşıdı. AİHM, 2001 yılında Refah Partisini haksız, 28 Şubat yargısını haklı bularak parti kapatmayı meşru kabul etti. Sözde savunucusu oldukları demokrasi ve cumhuriyet ilkelerine kapkara leke sürdü

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; görüldüğü gibi, AİHM kararlarının da öyle çok adaletli, her noktada eşitlikçi, demokratik ve özgürlükçü bir anlayışa sahip olduğunu iddia etmemizin mümkün olmadığını ortaya sermeye çalıştım'