Dün akşam saatlerinde İsrail’in Gazze’deki Şifa Hastanesi yakınlarında gazetecilerin bulunduğu çadıra düzenlediği saldırıda, aralarında Al Jazeera muhabirleri Enes eş-Şerif ve Muhammed Kurayka’nın da yer aldığı 6 gazeteci hayatını kaybetti.
Şehit edilen Enes eş-Şerif, 7 Ekim’in yıl dönümünde Press For Palestine – Filistin İçin Gazeteci Dayanışması tarafından çıkarılan Gazzete adlı yayına son röportajını vermişti. Eş-Şerif, yazısında İsrail istihbaratı tarafından doğrudan tehdit edildiğini, ancak haber yapmayı bırakmayı reddettiğini belirtmişti.
“Haber yapmaya ara vermeyeceğim. Görüntüleri aktarmaya ve Gazze halkının mesajını iletmeye devam edeceğim!”
BABASI SUİKASTLA ŞEHİT EDİLDİ, YAYINI BIRAKMADI
Eş-Şerif, babasının bir suikast sonucu şehit edilmesine rağmen cenazesinde bile canlı yayına devam ettiğini vurgulamıştı:
“Savaş başladığında nasıl çalıştıysam, babamı defnederken de canlı yayına çıktım. Tüm dünyaya ses ve görüntü aktardım, yayına aralıksız devam ettim! Durmadım ve durmayacağım da!”
SAVAŞI CEP TELEFONUYLA ANLATTILAR
Enes eş-Şerif, son bir yıl boyunca Gazze’de yaşanan yıkımı cep telefonuyla dünyaya duyurduklarını şu sözlerle ifade etmişti:
“Bütün bir yıl boyunca savaşı cep telefonuyla anlattık. Çektiğimiz videoları ve haberleri yayına ulaştırabilmek için en yüksek binalara çıktık, canımızı tehlikeye attık.”
KÜRESEL MEDYANIN İKİYÜZLÜLÜĞÜNÜ İFŞA ETTİ
Eş-Şerif, küresel medyanın sessizliğine tepki göstererek şunları yazmıştı:
“Gazze, basın özgürlüğü iddiasında bulunanların maskesini düşürdü. Gerçek gazeteciyi de gerçek olmayanı da ortaya çıkardı.”
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN BEDEL ÖDEYEN GAZETECİLER
Press For Palestine, Enes eş-Şerif’in şehadetiyle bir kez daha, Gazze’de gerçeği dünyaya duyurmanın bedelinin canla ödendiğini vurguluyor. Eş-Şerif ve tüm şehit gazetecilerin mirası, özgür ve hakikat temelli habercilik için yol gösterici olmaya devam edecektir.
İşte Enes eş-Şerif’in Gazzete’de yayımlanan son röportajı
İSRAİL’İN TEHDİTLERİNE RAĞMEN GAZETECİLİĞİ BIRAKMADIM!
Enes eş-Şerif, İşgalci İsrail’in tüm tehditlerine rağmen gazetecilik mesleğini başarılı bir şekilde yürüten meslektaşlarımızdan biri. Kendisine ve ailesine karşı yapılan suikastta babası şehit olan ve onu toprağa verirken bile yayın yapmaya devam eden Sharif, vermiş olduğu mücadeleyi ve küresel medyanın duruşunu Gazzete’ye anlattı.
ENES EŞ-ŞERİF
“Gazze Şeridi uzun yıllardır kuşatma altında. Bizler gazeteciler olarak her şeye rağmen kuşatma ve yıkıma maruz kalan Gazze'nin içinden sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. İsrail işgal ordusunun iletişimi, interneti ve elektriği kesmesine, gazetecileri hedef almasına kadar pek çok zorluklara ve tehditlere maruz kaldık ve hâlâ kalıyoruz.
173 gazeteci doğrudan hedef alınarak suikasta kurban gitti. Bu saldırıların ardındaki işgal ordusu görüntüyü silmek ve sözü susturmak, Gazze'den herhangi bir soykırım görüntüsü çıkmasını engellemek için gazetecilerin saflarını karıştırmaya ve onlara karşı suçlamalarda bulunmaya çalıştı. Ben de istihbarat görevlilerinden Al Jazeera için haber yapmayı bırakmam yönünde doğrudan tehdit alan kişilerden biriyim. Bu tehdide cevabım ise ‘Haber yapmaya ara vermeyeceğim. Görüntüleri aktarmaya ve Gazze halkının mesajını iletmeye devam edeceğim!’ şeklinde oldu. Birkaç gün sonra aileme suikast düzenleyerek babamı şehit ettiler. Belki o anda haber yapmayı bırakabilirdim! Ama savaş başladığında nasıl çalıştıysam, aynı şekilde babamı defnederken de canlı yayına çıktım, konuştum, tüm dünyaya ses ve görüntü aktardım, yayına aralıksız devam ettim! Durmadım ve durmayacağım da!”
GAZETECİLERİN EKİPMAN GİRİŞİNE İZİN VERİLMİYOR!
"İsrail, Gazze’yi dünyadan koparmayı hedefliyor ve yaşananları gizlemek için uluslararası basının girişini, aynı zamanda Filistinli gazetecilerin ihtiyaç duyduğu gelişmiş cep telefonları, kameralar ve kalkan, miğfer gibi diğer ekipmanların girişini de engelliyor. İletişimi tamamen kestiği zamanlar çok oluyor. Ayrıca canlı yayın yapan araçları da imha edip yaktı. Bütün bir yıl boyunca savaşı cep telefonuyla anlattık. En son ne zaman kamera veya fotoğraf makinası kullandığımı hatırlamıyorum bile! Bütün dünya tüm gerçekleri, açlığı, yıkımı, sürgünleri küçücük cep telefonları sayesinde öğrendi. Çektiğimiz videoları ve haberleri, durum raporlarını en kısa sürede yayına ulaştırabilmek için en yüksek binaların tepelerine çıkıp, canımızı tehlikeye atan bölgelere gittik.
Gelişmelere ayak uydurabilmek için kendimizle bir iç mücadele içindeyiz. Çünkü işgalin suçlarını haber yapmaya ve ifşa etmeye devam etmek bizim görevimiz ve bu da fedakârlık gerektiriyor. Evet, gerçeği ortaya çıkarmak ve haberciliği sürdürmek için kendimizi ve ailelerimizi feda ediyoruz! Her şeye rağmen ben de bir insanım ve tüm bunları yaşarken girdiğim psikolojik şoklardan kurtulabilmek için kendime baskı kuruyorum. Geceler boyu uykusuz kalıyor, kâbus görüyorum. Tabiin Camii gördüğüm katliamların en korkuncuydu, şok oldum, aşırı kafam karışıktı ve büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. Parçalanmış cesetlerin üzerinde, kanlar arasında yayına çıktım. Ancak şahit olduğum sahnelerin ardından yayında konuşamadım!"
GAZZE İKİYÜZLÜ KÜRESEL MEDYANIN MASKESİNİ DÜŞÜRDÜ
"Gazetecilerin Gazze’de maruz kaldıkları suikastları ve katliamları umursamayanlara mesajım şudur; slogandan öteye gitmeyen küresel ve uluslararası medya kurumları basın özgürlüğü hakkında konuşmayı artık bıraksınlar. Gazeteciler böyle zor zamanlarda sınanırlar. Gazze basın özgürlüğü iddiasında bulunanların, ikiyüzlü küresel medyanın maskesini düşürmüş oldu ve gerçek gazeteciyi de gerçek olmayan gazeteciyi de ortaya çıkardı. Burada işgalci İsrail tarafından hedef alınan 173 gazeteciden bahsediyoruz. Tutuklanan, kaybolan, suikasta uğrayarak şehit edilen gazeteciler var. Gazzeli gazeteciler İsrail ordusuna karşı gerçeğin mücadelesini verirken hiç kimseden maddi, manevi ve fiziksel hiçbir yardım alamıyor.
Dolayısıyla, tarihte daha önce hiç görülmemiş bir savaşı belgeleyen Filistinli gazeteciler yalnız bırakılamaz. Uluslararası basın bağımsız olmalı ve dünyadaki tüm gazetecileri sürekli ve kalıcı olarak desteklemelidir. Kamuoyu doğru bir şekilde yönlendirilmelidir. Çünkü belki de yapmış olduğumuz bir haber, çekmiş olduğumuz bir fotoğraf karesi savaşı sonlandırabilir.
İsrail'in, gazetecilerin çadırına düzenlediği saldırıda 5 gazeteci şehit oldu
Tehditlere, doğrudan bombalamalara, zorluklara ve Gazze'deki kuşatmaya rağmen nasıl bu kadar çok şey belgelediğimi ve nasıl hâlâ hayatta kalabildiğimi merak ediyor olmalısınız. Bunu her zaman söyledim ve şu an da dile getiriyorum; boynumun borcu olan gazetecilik mesleği bana kutsal bir emanettir ve soykırıma karşı günün her saatinde çalışmaya devam edeceğim. Ta ki bu savaş durup bitene, abluka kalkana ve Gazzelilere yönelik haksızlıklar son bulana dek! Çünkü verdiğim emekler halkıma karşı yürütülen soykırımı sonlandırmak için bir sebep olacak.
Sonuç olarak Gazze’de hâlâ işgal, suç ve soykırım devam ediyor. Dünyanın her yerindeki gazeteciler İsrail işgaline karşı durmalı ve Gazze Şeridi hakkında yayın yapmaya ve konuşmaya devam etmelidir. Kadın ve çocuklara yönelik bu soykırım karşısında sessiz kalan gazetecilerin ise acele etmeleri ve artık bakışlarını Gazze'ye odaklamaları gerekmektedir"