Sıcaklık yükseliyor, rüzgar kuvvetleniyor... Uzmanlar uyardı: Yangın tehlikesi kapıda!
Sıcaklık yükseliyor, rüzgar kuvvetleniyor... Uzmanlar uyardı: Yangın tehlikesi kapıda!
İçeriği Görüntüle

Kırıkkale Üniversitesi, uzun yıllardır üniversiteyle anılan "Beşir Atalay Kampüsü"nün adını, geçtiğimiz hafta alınan sürpriz bir kararla "Şehitler Kampüsü" olarak değiştirdi. Rektörlük seçimlerine kısa bir süre kala alınan bu kararın, ilgili üst mercilere bildirilmeden hayata geçirildiği öğrenilirken; alınan bu karara kamuoyundan çok sert tepkiler geliyor.

Kırıkkale Üniversitesi’nden Beşir Atalay'a vefasızlık: PR için ‘ahde vefaya ihanet’ Kırıkkale Üniversitesi’nden Beşir Atalay'a vefasızlık: PR için ‘ahde vefaya ihanet’

AK Parti Kırıkkale Milletvekili Mustafa Kaplan, Kırıkkale Üniversitesi kampüsünden eski İçişleri Bakanı ve üniversitenin kurucu rektörü Prof. Dr. Beşir Atalay’ın isminin kaldırılmasına sert tepki gösterdi. Kaplan, söz konusu kararın ne kamuoyuna açıklanabilir bir gerekçesi olduğunu ne de vicdanlarda bir karşılık bulduğunu belirtti.

KAMUOYUNA SAYGILARIMLA

AK Parti, milletimizin inancıyla, mücadelesiyle ve vefa duygusuyla yoğrulmuş bir siyasi harekettir. Bu kutlu yürüyüşün taşıyıcılarından biri de Prof. Dr. Beşir Atalay’dır. Hem Kırıkkale Üniversitesi’nin kurucu rektörü olarak, hem de bu şehre ve ülkemize… pic.twitter.com/Ow3CbQBk1B

— Mustafa Kaplan (@mvmustafakaplan) August 3, 2025

Kararın toplumda kırgınlığa neden olduğunu ifade eden Kaplan, "Prof. Dr. Beşir Atalay, sadece bu üniversitenin temellerini atan kişi değildir; Kırıkkale’ye kazandırdığı sayısız hizmetle bu şehrin kalkınmasına öncülük etmiş bir isimdir." dedi."7 yıldır neredeydiniz?"


Kaplan, "Madem bu ismi kaldırmak gibi bir niyetiniz vardı, 7 yıldır neredeydiniz? Beşir Atalay ismi 2017’den bu yana o kampüsün girişinde duruyordu. Şimdi böylesi hassas bir dönemde bu adımı atmanızın arkasındaki asıl sebep nedir?" diye sorarak kararın zamanlamasına dikkat çekti.

"ŞEHİT AİLELERİNİN BÖYLE BİR TALEBİ YOK"
"Şehitlik hepimiz için kutsaldır" diyen Kaplan, şehitler adına yeni yatırımlara isim verilmesini desteklediklerini belirtti.

Kaplan "Üstelik 'şehit ailelerinin talebi' gibi gerçekle bağdaşmayan bir gerekçeye sığınmak ise tam anlamıyla kamuoyunu yanıltmaktır. Şehit ve Gazi Aileleri Derneği Başkanımıza bizzat sordum; 'Böyle bir talebimiz olmadı, sadece isim değiştirildikten sonra nezaketen teşekkür ziyaretine gittik' dedi. Gerçek budur." dedi.

"BU ANLAYIŞLA KAMU KURUMU YÖNETİLEMEZ"
Karar alınırken şehirdeki siyasi temsilcilerin dışlanmasını da eleştiren Kaplan "Bu tür önemli konularda siyasi iradeyi ve milletin vekillerini devre dışı bırakmak, en hafif ifadeyle ciddiyetsizliktir. Bu anlayışla kamu kurumu yönetilemez." ifadelerini kullandı.
Kaplan, üniversite yönetimini bu karardan dönmeye çağırdı.

ALİ YALÇIN'DAN SERT TEPKİ: BEDEL ÖDEMİŞ BİR İSME VEFASIZLIK

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, kampüs adının "Şehitler Kampüsü" olarak değiştirilmesinin şehitlere saygısızlık olarak algılanmaması gerektiğini vurgularken, esasen bu kararın Beşir Atalay'a yönelik açık bir vefasızlık içerdiğini belirtti.

Yalçın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"28 Şubat sürecinde omurgalı durmuş, bedel ödemiş, birçok ilim adamının yetişmesine vesile olmuş; kurucu rektörlükten başbakan yardımcılığına, içişleri bakanlığına kadar önemli görevler üstlenmiş bir büyüğümüzdür Beşir Atalay. Şahsı ile birlikte hatırını gözetenlerin de incitildiğine inanıyoruz."

Ali Yalçın

ALİ YALÇIN: BEŞİR ATALAY KARARI YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ

Ali Yalçın, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersan Aslan'ın milli ve yerli duruşuna işaret ederek, senatonun aldığı bu kararı yeniden gözden geçireceğine dair inancını da dile getirdi:

"Rektör Aslan'ın sağduyulu davranacağını, bu kalpleri inciten ve karşılık bulmayan senato kararını yeniden değerlendireceğini düşünüyoruz."

"VEFA ELBİSESİ YIRTILMASIN" VURGUSU

Yalçın açıklamasında, Memur-Sen'in kurucu genel başkanı olan "Yedi Güzel Adam"dan merhum Mehmet Akif İnan'ın Beşir Atalay ile olan dostluğuna da dikkat çekerek, şu dizeleri hatırlattı:

"Bütün giysileri yırtsak yeridir, yeter bize vefa elbiseleri."

Bu sözlerle, yaşanan kararın sadece bir isim değişikliği değil, aynı zamanda bir kadirşinaslık testine dönüştüğünü ifade etti.

YASİN AKTAY:  NASIL ANLATABİLİRDİM Kİ, BEŞİR ATALAY İSMİNİN ÜNİVERSİTESİNDEN SİLİNİŞİNİ?

Açık bir vefasızlık öğreneği olan isim değişikliğin köşesine taşıyan Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay ise "Nasıl anlatabilirdim ki, Beşir Atalay isminin üniversitesinden silinişini?" başlığıyla yayınladığı yazısında "Bir süredir siyaset dışında olması dolayısıyla siyaseten dokunulabilir görülebilmesi onun akademik olarak hak ettiği isme de dokunulabileceği izlenimi vermişse, o izlenimle hareket edenlerin akademisyenlikleri elbette çok ciddi sorunlu." ifadeleriyle karara tepki gösterdi.

Dedem Korkut insanlara doğar doğmaz değil, onları karakterize edecek belli bir iş yaptıktan sonra verirmiş isimlerini. Bazı insanlar ise taşıdıkları isimleri insanların zihnine ancak belli işlerinden, misyonlarından sonra, o işlerle o misyonlarla özdeşleşerek kazırlar. O isim de öyle kolayca sökülüp atılamaz.

Temmuz Devriminin yıldönümünde olayın siyasi, uluslararası ilişkiler ve kültürel boyutlarını tartışmak üzere bulunduğum Bangladeş’te beni davet eden düşünce kuruluşu benim konuşmacı olduğum bir gala yemeği verdi. Türkiye ve Bangladeş arasındaki ilişkileri merkeze alan galaya birçok üniversite rektörü de katıldı. Rektörlerin ilgisi tabi şahsımdan ziyade Bangladeş’ten bir güneş gibi görünen Türkiye’ye, tarihine ve liderine yönelik bir ilgiydi. Onların birçoğuyla konferanstan sonra ayrıca yemekte de bir araya geldik, Üniversite üzerine konuştuk. Ülkelerimizin üniversite kalitesinin geliştirilmesi üzerine, özellikle Türkiye ve Bangladeş üniversiteleri arasında yapılabilecek iş birlikleri üzerine bir sohbet. Tam bu sohbetin ortasındayken baktığım telefonumdan bizim üniversitelerimize dair içime bir sancı olarak saplanan bir haber okudum. Kırıkkale Üniversitesi Senatosu, 2017 yılında Üniversite Yönetim Kurulu Kararı ile belirlenen “Kırıkkale Üniversitesi Prof. Dr. Beşir ATALAY Kampüsü” isminin verilmesi kararının iptal edilerek, Üniversitemiz kampüs isminin “Kırıkkale Üniversitesi Şehitler Kampüsü” olarak değiştirilmesinin uygunluğuna; Katılanların oy birliği ile” karar vermiş.

İlk anda “Nasıl yani?” diye tepki verdim tabi. Nasıl ve neden olur böyle bir şey?

Yaşayan bir insanın isminin bir üniversiteye veya başka bir müştemilata verilmesi esasen her zaman sorunlu bir durum ama verilmişken o ismin alınması çok daha sorunlu. Manevi kişiliğe bir saldırıdır. Birçok yaşayan siyasinin ismi bir şekilde üniversitelere, kurumlara, caddelere, sokaklara veriliyor. Bu siyasiler muhalif bir siyaset yönetimi devraldığında çok kolay hedef haline gelebiliyor. Bu, Türkiye’de maalesef sık sık yaşanan bir şey. Kolay verilebildiği kadar kolay alınıyor isimler. Biraz da isimlendirmelerin çok keyfi ve çok fazla siyasi heveslerle yapılıyor olmasından. Ama siyasi nezaket aslında bu isimlendirmelerde muhalefet arasında bir centilmenlik seviyesinin gözetilmesini bekler. Verilen isimler o kadar kolay alınmamalı ne yaşayanlardan ne de müteveffalardan.

Onu geçelim. Bazı isimlendirmeler ise o kadar doğal o kadar hak edilmiş olur ki, kimsenin o isimlere dokunamaması gerekir. Misal, Beşir Atalay’ın Kırıkkale Üniversitesi’nde isminin bulunması Hocanın şahsını da aşan bir sembolik önemi haizdir. Beşir Hocanın ismi Kırıkkale Üniversitesi’ne bir yama gibi, siyasi bir işgüzarlıkla verilmemiştir. Onun ismi taa 28 Şubat’tan itibaren oynadığı rol dolayısıyla, ayrıca üniversiteye hem kurucu rektörlüğüyle hem de sonrasında siyasi makamıyla yaptığı emsalsiz katkılarla kendiliğinden kazınmıştır.

Turgut Özal’ın Türkiye’de kalkınmanın ve demokratikleşmenin kültürel ve sosyolojik aracı olmak üzere açtığı üniversiteler arasında Kırıkkale Üniversitesi’nin özel bir yeri vardı. Bu üniversiteye rektör olarak DPT’deki çalışmalarından ve çok daha geniş arkaplanından bildiği Beşir Atalay’ı atarken rastgele bir tercih yapmış değildi. 28 Şubat aynı zamanda Özal’ın demokratikleşmenin bir kanalı olarak devreye soktuğu üniversiteleşmeye karşı da bir darbeydi. Özal’ın atamış olduğu birçok rektör YÖK tarafından istifaya zorlanmıştı, ama Beşir Hoca bütün baskılara rağmen istifa talebini reddetmiş ve görevden alınmıştı. Onun sadece bu duruşu bile geçmiş ve gelecek muhtemel hatalarını bile gideren bir ayrıcalık tanımalıydı. Onun ismi sadece bir dönem güç ve nüfuz kazanmış bir siyasinin ismi gibi değildi. Bilakis siyasi mücadelesinden ziyade üniversitesine sahip çıkmış bir akademisyenin duruşu olarak fazlasıyla hak edilmiş bir isimdi. O isme dokunmak aynı zamanda 28 Şubat’ın temsil ettiği ne varsa onunla aynı yere düşmek, buna mukabil o karanlık döneme karşı yaşanmış bütün duyguları, duruşları, mücadeleleri yok saymak anlamına gelmeliydi.

Beşir Hoca 23 yıldır Türkiye’yi yönetmekte olan AK Parti’nin kuruluşunda ve sonrasında ortaya konulan bütün siyasetinde bilimsel ve entelektüel yaklaşımıyla çok önemli katkılarda bulunmuş bir insan. Siyasette aktif olduğu dönemlerde adı her zaman AK Parti’nin bütün olumlu siyasetlerle özdeşleşmiştir: Siyasetin sosyoloji ile, alan araştırmalarıyla güçlü bağının tesisi ve korunması, insan hakları, demokratikleşme ve bilhassa demokratik açılım ve çözüm sürecinde çok önemli bir rol oynadı. Bir süre önce yayınlanan hatıratı dolayısıyla onun bu katkılarına burada bir daha değindik. Çözüm sürecinde elini taşın altına koyan yaklaşımı dolayısıyla birçok kesimin hedefi de oldu. Oysa bugün gelinen “Terörsüz Türkiye” ufku büyük ölçüde onun katkıda bulunduğu bir zeminde açılmıştır.

Bu anlamda aslında Beşir hocanın Kırıkkale Üniversitesi ile özdeşleşen ismi kendi şahsını da aşan bir konu olmuştur. Önceden veya sonradan hangi siyasi konumlarda bulunmuş olursa olsun, o isim o kişisel boyutları aşıyor. 28 Şubat sürecinde Türkiye’de toplum olarak yaşanmış bir mücadelenin sembollerinden birine dönüşüyor ismi. O ismin sembol niteliğini her şeyden önce akademisyenlerin daha fazla takdir etmesi beklenirdi. Bilimsel özgürlükle, özerklikle, kaliteyle daha fazla ilgili olması gereken akademisyenlerin bir akademisyenin ismine bu kadar kolay dokunabilmiş olması elbette sorunlu.

Beşir Atalay siyasette aktif olmaya devam ediyor olsaydı bu karar alınabilir miydi? Elbette alınamazdı. Bu durumda üniversitede ismi bulunan bir akademisyenin ismini sırf siyasi konumu kalmamış olması dolayısıyla bu kadar kolay harcayabilen akademisyenlik de sorunlu. Siyasete karşı akademisyenler korumayacaksa akademisyenin vakarını, kim koruyacak?

Bir süredir siyaset dışında olması dolayısıyla siyaseten dokunulabilir görülebilmesi onun akademik olarak hak ettiği isme de dokunulabileceği izlenimi vermişse, o izlenimle hareket edenlerin akademisyenlikleri elbette çok ciddi sorunlu. Üniversite senatosunun aklına böyle bir şeyin gelmiş olması, hele böyle bir teklife katılanların hiçbirinin itiraz etmeksizin oybirliğiyle karar verebilmiş olması çok daha sorunlu.

Bangladeş üniversitelerinin rektörlerine anlattığım Türkiye Üniversitesi bu değildi elbet, olamazdı. Nasıl anlatabilirdim ki?

 

Kaynak: RSS