Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti ziyareti sonrası uçakta aralarında Ü TV Genel Yayın Yönetmeni ve Haber7 Yazarı Hasan Öztürk'ün de bulunduğu gazetecilerle gerçekleştirdiği söyleşide önemli açıklamalarda bulundu.
G20 ZİRVESİ
SORU: G20'nin ilk toplantısının konusu da 'Kimseyi geride bırakmadan kapsayıcı ve sürdürülebilir iktisadi büyüme' idi. Bu bağlamda kervanın yolda kalmaması ya da geride kalanların olmaması amacıyla hem Türkiye hem dünya için yeni iktisat tedbirleri nelerdir
CEVAP: Öncelikle oturum başlığı sadece bir slogan değil, küresel adalet arayışının ta kendisidir. Maalesef dünya ekonomisi son birkaç yılda yaşadığımız sıkıntılardan çok çok yara aldı. Salgından tutun sıcak çatışmalara, adına 'ticaret savaşları' denilen zorlayıcı süreçlerden göçlere, iklim krizi ve doğal felaketlere kadar birçok ağır sınama ile karşı karşıya kaldık. Türkiye olarak tüm bu süreçlerden biz de etkilendik. Ancak bütün zorlu imtihanlardan başarıyla çıkmasını bildik ve hızla toparlanıyoruz. Ülkeler günümüzde dünyanın herhangi bir yerindeki menfi gelişmelerden, krizlerden çok kolay etkileniyor. Bu nedenle küresel anlamda sürdürülebilir kalkınmayı bir ya da iki ülkenin gayretleriyle değil, topyekûn ve kararlı adımlarla sağlayabiliriz. Bu nedenle hem uluslararası platformlarda hem de ikili görüşmelerimizde daima iş birliğini önemsiyor, ülkelerin ekonomik anlamda da 'kazan-kazan' anlayışıyla birbirlerine yaklaşmasının gerekliliğini ortaya koyuyoruz. Ekonomilerimizi çeşitlendirmeli, krizlere karşı dirençli hale getirmeliyiz. Enerji güvenliği artık bir lüks değil, stratejik bir zorunluluktur. Bu noktada altını çizdiğimiz önemli bir kavram da kapsayıcılıktır. Sadece 'ben ve çevremdeki kalbur üstü ülkeler kazansın' anlayışı da bize göre sakattır ve sürdürülebilir olmaktan uzaktır. Daha adil bir dünya mümkün. Yeter ki büyük devletler, insanı merkeze alan politikaları samimiyetle yürütsün.
GAZZE'DEKİ ATEŞKES ANLAŞMASI
SORU: Gazze'de barış planı Trump'a aitti ve bir manada ateşkesin de aslında garantörü oluyor kendisi: Ama Gazze'deki katliamı bu durum da maalesef engelleyemedi. Bu konuda Trump nezdinde bir girişimde bulunacak mısınız? Netanyahu'yu artık bu saatten sonra ne dizginleyebilir?
CEVAP: Uluslararası toplumun kararlı, tutarlı ve yaptırım gücü olan bir irade ortaya koyması, ben inanıyorum ki; Netanyahu'yu durduracaktır. Verdiği sözü bir çırpıda çiğneyen, göz göre göre çekinmeden cinayet işleyen bir canilikle karşı karşıyayız. İsrail'in doğruları konuşmadığını, insan öldürmek için bahane ürettiğini, Filistinlilere zulmettiğini artık herkesin anlamış olması gerekir. Hamas, İsrail'in bütün bu provokasyonlarına karşı büyük bir sabır örneği ortaya koyuyor ve ateşkese bağlı kalıyor. Bu ateşkesin eksiksiz uygulanması şarttır. Filistinliler bir yandan da Gazze'deki insani felaketle mücadele ediyor. Onların bu zorlu mücadelesine destek olmak, bütün ülkelerin borcudur. Özellikle İsrail'i böylesi pervasız hale getiren ülkeler bir an önce elini taşın altına koymalıdır. Birleşmiş Milletler maalesef bugüne kadar üzerine düşeni yapamadı. Bundan sonra atılacak adımlarla Birleşmiş Milletler'in ağırlığını hissettirebilmesi şart. İsrail'e yönelik diplomatik baskının hissedilir derecede artırılması ve engelsiz insani yardımların bölgeye kesintisiz ulaşımının önünün açılması ertelenemez bir mecburiyettir. Bölgede kış kendini hissettirmeye başlıyor. Türkiye olarak Gazze meselesinde ilk günkü kararlılığımızı devam ettiriyoruz.
NETANYAHU'YA CEVAP: ONLARIN NE YAZDIĞINA BAKMAYIN
SORU: Netanyahu'nun pervasızlığına dünyanın da herhangi bir tepki vermediğinden bahsettiniz. Ama bu pervasızlığını sanki sürdürüyor gibi. Çünkü Suriye topraklarındaki askerlerini ziyaret etti. Orada yapmış olduğu açıklamada 'Türkiye'yi Suriye'de biz durdurduk' anlamına gelecek sözler söyledi. Hatta İsrail basını da benzer cümleler kurdu. Bir taraftan dünyanın geri kalanına değil, ama esas rakibinin ya da kendilerini engelleyenin Türkiye olduğunu vurgulayan bir açıklama gibi gözüküyor bu. Bir bunu söylüyor. Bir taraftan da 'Biz Türkiye ile anlaşmak istiyoruz' anlamına gelecek bu iki cümlesi var. Bu hareketini, bu pervasızlığını nasıl yorumlarsınız?
CEVAP: Her şeyden önce defalarca biz bunu söyledik. Bugün yine aynı noktadayız. Değişen bir şey yok. Suriye'nin toprak bütünlüğü bizim için esastır. Suriye'nin kaderine, Suriye'nin halkı karar verecektir. Suriye'deki en ufak bir karışıklığın ve istikrarsızlığın nasıl ağır faturalar oluşturduğunu en iyi bilen ülke Türkiye'dir. Ülkemizin milli güvenliği ve huzuru söz konusu olduğunda daha önce hangi adımları attığımız herkesin malumudur. Benzeri bir tehdit ve tehlikeyle tekrar karşılaşmak istemeyiz, ama karşılaşırsak da gereğini yaparız. Hep söylüyorum, bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde gözümüz yok. Biz Suriye, Irak ve Lübnan başta olmak üzere bölgemizin her karışında barış, huzur ve güvenlik istiyoruz. Bunu da hiçbir ayrım yapmadan herkes için, tüm halklar için istiyoruz. Aslında İsrail yönetimi bölgede attığı her adımın hem hukuksuz, hem de istikrarsızlık kaynağı olduğunu biliyor. Siz İsrail basınının ne yazdığından çok Türkiye'nin ne yaptığına odaklanın. Buradan zaten neticesini alırsınız. Biz, kendi stratejik önceliklerimiz çerçevesinde neye ihtiyaç duyuyorsak, onu yapıyoruz ve bundan sonra da yapacağız.
TRUMP'IN 28 MADDELİK ÖNERİSİ: UKRAYNA-RUSYA OLASI BARIŞ ANLAŞMASI
SORU: ABD Başkanı Donald Trump Ukrayna'ya 28 maddelik bir barış önerisi sundu. Ama Ukrayna buna karşı, 'Egemenliğimiz için büyük tehdit' diyor, 'Kabul edilemez' diyor. Yine tarafların Cenevre'de buluşup konuşacağı da yazıldı çizildi. Sizin bu barış planına bakışınız nedir? Yani üzerinde uzlaşılabilir bir çerçevesi var mı sizce?
CEVAP: Ukrayna'da barış için bir zemin oluşması uzun zamandır bizim de gayret gösterdiğimiz bir konu. Amerikan Başkanı Donald Trump ile de Ukrayna konusunda neler düşündüğümüzü çeşitli vesilelerle konuştuk. Biz, adil bir barışın kaybedeninin olmayacağını düşünüyoruz. Adil barışa ulaşmanın yolunun da müzakereden, bir araya gelmekten geçtiği kanaatindeyiz. Şimdi ortaya konulan barış planının bir zemin olup olmayacağı tartışılıyor. Bu plan üzerinde anlaşma mümkün mü? Evet, mümkündür. Ama nasıl? Bunun üzerinde durmak gerekiyor. Plan, tarafların meşru beklentilerini, güvenlik ihtiyaçlarını yeni istikrarsızlıklar doğurmayacak şekilde karşılarsa anlaşma mümkün olur. Biz uzlaşının, hemfikir olunan konularla, pozitif gündemle başlatılan bir müzakereyle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Herkesi tatmin eden bir zemin oluşturulursa, kalıcı bir çözüm kapısı açılır. Adil ve kalıcı barışın önünü açacak önerilerin müzakere edilerek başlaması, süreci olumlu şekilde etkiler. Türkiye olarak daha önce İstanbul'da nasıl önemli bir rol oynadıysak, bugün de aynı yapıcı tavrı sürdürmeye hazırız.
YÜKSELEN GÜÇ: TÜRKİYE
SORU: Dünyada yeni ittifaklar oluşurken, Türkiye'nin 'yükselen güç' olarak öne çıkabileceği başlıca stratejik gelişme alanları nelerdir? Hangi alanlarda yeni hamleler planlıyorsunuz?
CEVAP: Her şeyden önce Türkiye, bölgemizin, dünyanın parlayan yıldızıdır. Ülkemizi her alanda kalkındırmak için gayret gösteriyoruz. Bir ülkenin gücü kendi ayaklarının üzerinde durmasıyla ölçülür. Biz kendi yolumuzu çiziyoruz, kendi kaderimizi kendi ellerimizle inşa ediyoruz. Ülkemizin potansiyelinin farkındayız ve bunu harekete geçirmek için çaba gösteriyor, adımlarımızı bu doğrultuda atıyoruz. Yüksek teknoloji, enerji, araştırma-geliştirme gibi alanlarda yerli üretim kapasitemizi artırmak, temel amaçlarımız arasında. Kendi tankımızı, uçağımızı, insansız hava aracımızı üretiyoruz. Sağlam bir aile yapısının korunmasını, aileye yönelik saldırıların bertaraf edilmesini son derece önemsiyoruz. Her alanda bugünü değil, geleceği, 50 yıl sonrasını, 100 yıl sonrasını özellikle düşünerek, adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Nasıl, devraldığımız Türkiye ile bugünün Türkiye'si arasında uçurum varsa, gelecek nesillere devredeceğimiz Türkiye de bugünün fersah fersah ilerisinde olacaktır.





