SON DAKİKA HABERİ: Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ülke TV'de canlı yayınlanan EN SIRADIŞI ÖZEL programında gazeteci Turgay Güler'in sorularını yanıtlıyor.
MEHMETÇİK GAZZE'YE GİRECEK Mİ?
Gazze'de ateşkes bozulursa ne olacak? Mehmetçik Gazze'ye girecek mi? Suriye'de SDG düğümü nasıl çözülecek? ABD ile ilişkilerde yeni dönemde hangi adımlar atılacak?
Bakan Fidan'ın açıklamaları şu şekilde:
Öncelikle teşekkür ediyorum misafir ettiğiniz için. Ekranları başından bizleri izleyen seyircilerimize de selamlarımı iletiyorum.
Şarm el-Şeyh'te varılan mutabakat, atılan imzalar tarihi nitelikteydi. Burada her şey bitmiş değil. Her şey daha yeni başlıyor. Suriye'de de aynı şeyi söylemiştik. Burada devam eden soykırımın son bulması, 2 milyon insanın karşı karşıya kaldığı çaresizliğin bir an önce son bulması, Filistin halkının ikinci bir sürgün yaşamasının önüne geçmek bizim önceliğimizdi.
Biz Gazze savaşının ilk gününden itibaren söyledik, Cumhurbaşkanımız Gazze savaşına çok ehemmiyet verdiği için ilk Gazze savaşından 2008'den beri bizleri bu konuya memur etmişti.
O günden bu güne çıkardığımız derslerin arasında en önemli konu şu eğer kalıcı bir ateşkes olmazsa iki devletli çözüm olmazsa biz bu savaşı durdurabiliriz ama 5-6 sene sonra biz bir savaş daha görebiliriz.
Uluslararası topluma biz bunu anlattık. Artık buna nihai olarak son vermemiz gerekiyor. Bu herhangi bir çatışmaya benzemiyor. İnsanlığın tüm değerlerini çatıştığı bir yer. Bu çatışma burada kalmıyor bütün dünya başkentlerine de gelip etkisini gösteriyor. Siyasette ve halk arasında inanılmaz bir negatif etkiye yol açıyor. insanlık vicdanı bunu taşıyamıyor. Eğer bu zulme bir son verilmezse daha sonra bu kendini manifeste eder ve daha büyük sorunlarla baş başa kalırsınız.
O şehitler İsrail'in yıllardır ortaya koyduğu illüzyonu yıktı. Bizim ortaya koyduğumuz mutabakat insanı yardımların devam etmesi, Gazze'ye yardımların girişi ve iki devletli çözüme gidilmesi.
Önemli olan şu bugüne kadar bunu kabul etmemiş başta bazı büyük Batılı devletlerin ve uluslararası toplumun bunu kabullenmesi. Bu konu gelip başkentlerimizi, sosyal tabanımızı, bizim siyasetimizi bozuyor. Birinci Gazze Savaşı daha küçük boyutlu bir savaştı. Matematiksel bir veri vermek yıkımın tabiatından dolayı zor olabilir ama savaşın işleyişini bildiğim için orada kameralar önünden kaçan çok fazla katliam olduğunu biliyorum.
Bu kadar şehit kanının günün sonunda rahmete dönüştüğü, dünyada ezilenler için bir umut kaynağı olduğunu görüyoruz.
İsrail'in aslında kendi güvenliğini, oluşturduğu illüzyonun yalanın arkasına gizledi. Bu güvenlik kalkanı ortadan kalkıyor. Bu sihri ortadan kaldıran mübarek şehitlerin kanı. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere yoğun bir mücadele içerisine girdik. Stratejiyi baştan kurarken şuna baktık, Müslüman ülkelerin büyük bir dayanışma içerisine olması ve uluslararası topluma bunu anlatması gerekiyordu.
'CUMHURBAŞKANIMIIZN LİDERLİĞİNİN ORTAYA ÇIKARDIĞI ETKİ DİĞER ÜLKELERİN ARKASINDA SAF TUTMASINI SAĞLADI'
Amerika, İsrail ve 4 tane Arap ülkesiyle götürülen bir konuydu. Bu sefer savaş başladığında biz İİT'e dedik ki Müslüman ülkelerin coğrafyalarını koruyan bir yapıyla ortaya çıkalım. Beraber ortaya koyduğumuz bu çabanın özellikle Cumhurbaşkanımızın NEw YOrk'ta 8 liderle bir araya gelip, Trump'la görüşmesi, arabuluculuk rolüne evrilmesi şu andaki geldiğimiz sürecin başlangıcı oldu.
Biz kendi sorunumuzu kendimiz sahiplenirsek, sahi ve samimi bir şekilde etkimiz var. Cumhurbaşkanımızın şu ana kadar liderliğinin ortaya çıkarttığı etki, daha da önemlisi güvenilirliği burada diğer ülkeleri arkasında saf tutmasını sağladı.
Bütün olumsuz ve olumlu senaryolar için bir cevabımız var. Bu sorunu topyekün çözme manasında değil ama hazırlıklı olma manasında önemli konu. İsrail'in siciline baktığımız zaman yüzde yüz güven mümkün değil. Belli çalışmaların yapılması gerekiyordu. Garantörlükle ilgili birkaç konuyu netleştirmem gerekiyor.
Bizim şu ana kadar oynadığımız rol arabulucu rolü. Biz Filistin davasına olan desteğimiz, yakınlığımız, inancımız dolayısıyla onlar üzerindeki bu samimiyetimizi bu meseleyi çözmek için kullandık. ABD'de İsrail üzerindeki etkiyi kullandı. Öncelikle ABD ile Müslüman ülkelerin anlaşması lazımdı.
Şu anda oluşturulmuş erken görev gücü mevcut arazide ateşkes anlaşmasından ortaya çıkacak birtakım sıkıntılar oluyor. Orada bazı operasyonel sorunlar oldu. Onları çözmek için oluşturulmuş bir grup var. Orada arkadaşlar görev alıyorlar. Onun dışında yapısallandırılmış bir durum yok. Trump'ın barış planında görev gücü, barış konseyi ve istikrar gücü tanımları var. Bunların görev tanımları ve kompozisyonları konusunda erken tartışmalar dönüyor.
'İKİ DEVLETİ ÇÖZÜM HAYATA GEÇERSE BİZ BURADA FİİLİ GARANTÖR OLMAYA HAZIRIZ, BUNU HER DEVLET YAPAMAZ'
Biz şunu söylüyoruz. Cumhurbaşkanımızın bize garantörlükle ilgili verdiği yetki eğer Filistinlilerinde kabul edeceği bir durum ortaya çıkarsa burada biz üstümüze düşeni yapmaya hazırız. İki devletli çözüm hayata geçerse biz burada fiili garantörü olma sorumluluğuna hazırız. Bu çok önemli bir konu. Bunun altına her devlet giremez. Yeter ki 1967 sınırlarına dayalı bir devlet ortaya çıksın.
'BURADA BİR SAVAŞ YOK, BİR KATLİAM VE SOYKIRIM VAR'
Şimdi burada anladığımız manada bir savaş yok. Bir katliam, bir soykırım var. Başlayacak olan bir savaş değil, bir soykırım. Uluslararası toplumun bunu fark etmesi lazım. En son İsrail'in suistimal ettiği konu neydi, rehineler konusuydu. Filistin halkını aç bırakması için hiçbir neden yok. Hala daha saldırılar devam ederse sistem çökmüş durumda. Dünya Filistin devletini tanımaya başlamış. Hala daha saldırılar devam ederse bu sadece İsrail'in değil bu her yerin çöküşü.
Fiil ne soykırım. Kim yaparsa yapsın, kime olursa olsun biz karşısında duruyoruz. Ama batılılar böyle değil.