Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'nde görev yapan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu'nun "Asırlık asimilasyondan kutsal barışa"  başlıklı yazısı şu şekilde;

İkinci Viyana kuşatmasının (1683), esasen iç ihanet, sefahet ve gaflet kaynaklı başarısızlığından sonra Osmanlı İmparatorluğu bir asır sürecek olan, “Nizam-ı Kadim mi, yoksa Avrupa merkezli Nizamı Cedit mi?” konulu “Kurtuluş Reçetesi” arayışına girmiştir. Bu arayış süreci, askeri ihtiyaç odaklı olarak başlamışsa da kısa zamanda bürokrat ve aydınlar arasında Avrupa düşünce ve sosyal hayatının da örnek alınması şeklinde devam etmiştir.

Tanzimat (1839), Islahat (1856) ve son olarak 33 yıl boyunca bu sürece karşı duran muhafazakâr II. Abdülhamid’in dış destekli bir darbeyle devrilmesinden sonra (23 Temmuz 1908) Batılılaşma, İttihat ve Terakki’nin iktidarıyla kurumsallaşmıştır. Böylece, Batı’ya doğru çekilen geminin Doğu’ya bakan yolcuları olan bir millet ortaya çık(arıl)mıştır.

Bu dönemde özellikle Fransız İhtilali’yle başlayan Milliyetçi ve Batıcı ideolojiler, birer frengi hastalığı olarak Osmanlı İmparatorluğunun çekirdeğine kadar parçalanmasına yol açmıştır ki; İngiliz Ali’nin Sirkeci’de İngiltere sefirinin atlar yerine arabasını çekmesiyle başlayan Türkçülük, Halil Ganem’le Arapçılık ve İshak Sükuti-Abdullah Cevdet’le Kürd Baası olarak günümüze kadar gelmiştir.

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Jön Türkler ve İttihat Terakki Fırkası (İTF) üzerinden kurumsallaşan, Batı(l)cı siyasi düşünce sistemi Türkiye’de CHP, özellikle Irak/Suriye Arapları arasında Baas Partisi ve son olarak Kürdler arasında DEM/YNK/PKK/PYD olarak devam etmiştir.

Kısaca İTF üzerinde İslam Dünyasına, ırkçı ve Batıcı ideolojik frengi hastalığı bulaştırıldı. Öncelikle Türklere 1908-1950 arasında Yahudi Mozi Kohen (Tekin Alp) ve Ermeni Agop Dilaçar üzerinde batıcı ve ırkçılık, Araplara da Rum Ortodoks Lübnanlı Mişel Eflak üzerinden batıcı ve ırkçı Baas, Kürdlere de aynı mantıkla batıcı ve ırkçı DEM/YNK ve PKK batıcılık ideolojisi yüklendi.

Batılılaşma sürecindeki Osmanlı İmparatorluğu (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Sykes-Picot_Anla%C5%9Fmas%C4%B1)

İslam’ın çekirdeğindeki üç büyük temel olan Türk, Kürd ve Araplara İslam’ın dışında, İsrail’e dost, kendi aralarında kavgalı ve Batı’nın mankurdu olan ideolojiler virüs gibi bulaştırıldı. Ancak bu ideolojilerin de devri artık bitti. Ancak yerimizde durduğumuzda güneş, tekrar doğudan doğuyor.

Türkiye’de de 1950 yılında başlayan süreç ağır bedellerle de olsa Özal ve Erbakan hattından Çankaya’yı Külliye’ye taşıyan Erdoğan ve Bahçeli’nin eliyle bitti. Nisan 2003 yılından Saddamizm’in Irak’ta idam edilmesinden sonra 13 yıllık kanlı bir dış kaynaklı iç savaştan sonra 8 Aralık 2024 sabahında Suriye’de bitti. Ve son olarak Apoizm olarak görülebilen PKK da iflasını ilan etmek zorunda kaldı. Çünkü PKK, Selahaddin’i Eyyubi ve İdrisi Bidlisi’nin evladları Kürdlere hâkim olamadı.

APOCULARIN KÜRDLERİ ZOR GÜCÜYLE DÖNÜŞTÜRMESİ

Urfa’nın sıcak yazında damda yatıyorduk. Henüz 6 yaşındayım. O zamanlar su, sadece geceleyin iki saat akıyor. Annem damdaki su deposunu doldurmuştu ki; sokaktan gece karanlığında ilerleyen iki adam, “Teyze, bir tas su verir misin?” dedi. Annem, bu saat su mu istenir terbiyesizler? Diye kızınca yan komşu olan teyze de korkudan, anneme, eliyle işaret ederek, “su/s, bunlar Apocu/Telebe” dedi. Derken bir hafta sonra amcaoğlumuz, ülkücü gençlerden Mehmet Şeyhanlıoğlu’nu öldüren iki kurşun sesi duydum. Maalesef son şehidimiz olan muhtarımız, İbrahim İnco’nun PKK tarafından şehid edildiğini 36 yıl sonra (28.03.2016) görmek de kaderimde olacaktı.

PKK’dan sonra Urfa sıcağında, sabahlara kadar süren çatışmalarda artık damda yatmaya da korkuyorduk. Ardından Eyyubiye karakolunun yakıldığı, Eyyubiye komiserinin öldürüldüğü haberleri ve Siverek-Hilvan bölgesinde PKK’nın devletin ajanı olarak gördüğü aşiret ağası bir milletvekilini öldürüp karısını kaçırmak ve feodaliteye karşı savaşı şiddetlenerek devam etti.

Kısaca Fransız İhtilali’nden ders alan ve Batı’nın memesinden süt kardeşi olan Jön Kürdler de, Jön Türk ve Jön Araplar gibi teoriden pratiğe geçmişlerdi artık. Cahil olan halk, yukardan aşağı Öcalan’ın zoruyla dönüştürüleceklerdi. 1908-50 arasında, Türkiye’de, 1963’ten itibaren de Suriye ve Irak’ta Baas devrimleri öyle yapılmamış mıydı?  
Ancak herkesin birbirini tanıdığı aşiret odaklı toplumsal yapıya dayanan Şanlıurfa’da soy ağacı zayıf ve karışık olan A. Öcalan’ın din, asalet, kültür ve aşiret düşmanlığı hayatının temel felsefesi olmuştur.

Bu nedenle toplumsal yapıyı kırmak için tıpkı Fransız İhtilali’ni yapan çapulcular gibi şiddet yoluna başvurmuş, Hilvan’da Süleyman aşiretine mensup belediye başkanın kafasına silah dayamışsa da Siverek-Karacadağ hattında başarılı olamamıştır. Öcalan’ın tabiriyle Siverek’i aşsaydık, Adana’ya ulaşabilirdik.

Kısaca, 1978 yılından itibaren başlayarak, Güneydoğu’da Apocu ya da Talebe olarak tanımlanan PKK’nın 40 yıllık kanlı dükkânını kapatıp gittiğini göremeyip giden, hayatıyla bedel ödeyen on binlerce kişi, yanan evler, köyler ve binlerce traktör oldu.

40 yıl sonra (2014) da Kamu Güvenliği Müsteşarlığı adına Irak’ta saha çalışmaları yaptım. Bu çalışmalarda PKK’nın gerçek yüzünü ve hiçbir ahlaki değeri olmayan ideolojisini tanıma imkânı buldum.

Bugün IKBY Dış İlişkiler Sorumlusu Sefin Dızayi ve Hüseyin Şeyhanlıoğlu: PKK, fakirlerin evini yıkıyor ve Kürdlerden haraç alıyor.” (2014 Kasım/Erbil)

Bu anlamda Öcalan’dan sonra örgütün başına geçen Botan lakaplı Nizamettin Taş ve çok sayıda üst düzey PKK komutanlarıyla görüştüm. Onlara göre PKK’nın, “birinci görevi silahlı çatışma değil, Kürdlerin kültürünü ve düşünce yapısını değiştirmektir. Çünkü örgüt içinde bir kişi, silahlı eğitimden önce %90 beyin yıkama faaliyetlerine tabi tutulur. Bu eğitimden sonra itibaren ayıp ve günah olabilecek tüm insani ve İslami değerlerinden arındırılır ki; böylece gözünü kırpmadan en yakınını öldürebilir.  Çünkü müfredat, Fransız İhtilali değerlerinin toplumu formatlamasının birinci aracıdır. Amaç gösterilir ama esas hedef bizzat araçtaki kişidir ve o da yolda ajanlıkla itham edilip infaz edilir.

Bakan Yerlikaya, PKK'nın fesih kararını değerlendirdi Bakan Yerlikaya, PKK'nın fesih kararını değerlendirdi

Bu anlamda binlerce köyün boşaltılması, milyonlarca kişinin yerinden edilmesi ve şiddet, Öcalan’ın tabiriyle, “Zor”un gücüyle PKK, fazlasıyla hedefine ulaşmış ve binlerce ajanı infaz etmişti. Ancak bazı dönem ve olaylar vardır ki; bu konuda PKK’nın boyunu aşan olayların yaşandığı görülmektedir. Bu nedenle PKK/Gladyo ilişkisinin boyutu için arşivi çok değerlidir.

2004 Kongresi’nden sonra PKK’dan 2000 kişiyle ayrılan Nizamettin Taş (sağda) ile Ünlü IKSDP Lideri Hacı Mahmud’la görüşme (Erbil. 2014)

Yarım asırlık PKK’nın fesih ve silah bırakması aşağıdaki kararlar doğrultusunda önemlidir:

PKK 12’nci Kongresi (Gara ve Kandil: 5/7 Mayıs 2025), pratikleşme süreci Önder Apo tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı.Kongremizin aldığı PKK’nin fesih ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırma kararı kalıcı barışa ve demokratik çözüme güçlü bir zemin sunmaktadır.Söz konusu kararların uygulanması Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir.Bu aşamada Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihi sorumlulukla rolünü oynaması önemli olmaktadır. Aynı şekilde hükümet ve ana muhalefet partisi başta olmak üzere mecliste temsili bulunan tüm siyasi partileri, sivil toplum örgütlerini, din ve inanç topluluklarını, demokratik basın kuruluşlarını, kanaat önderlerini, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, işçi-emekçi sendikalarını, kadın-gençlik örgütlerini, ekolojist hareketleri sorumluluk altına girerek barış ve demokratik toplum sürecine katılmaya çağırıyoruz.Türkiye’nin sol-sosyalist güçleri, devrimci yapı, örgüt ve şahsiyetlerinin barış ve demokratik toplum sürecini sahiplenmeleri ile halkların, kadınların ve ezilenlerin mücadelesi yeni bir düzey kazanacaktır.Bu, son sözleri ‘Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği ve tam bağımsız Türkiye!’ olan büyük devrimcilerin amaçlarını başarmak anlamına gelecektir.”

Bu kapsamda adam, silah ve PKK arşivinin 5N1K’si daha önemli hale gelmektedir. PKK’nın ideolojik ve silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye geçtiğini belirtmesi, analizimizi ispatlamaktadır. Bu kapsamda Türkiye önderliğinde Irak ve Suriye arasında yapılacak koordinasyonla İran ve İsrail’e rağmen sürecin başarılı yürümesi sağlanabilir.

FIRSATLAR VE TEHDİTLER

Biliyoruz ki; en kötü barış en iyi savaştan iyidir. Gelecek nesillere barış içinde bir ülke ve bölge bırakmak için, 2013 yılında heba olan bu süreci değerlendirmek gerekir. Çünkü “PKK’nın zafer kazanacak gücü olmasa da barışı bozacak gücü vardır”. Irak-Türkiye Kalkınma Yolunu sabote edebilir ki; sırtını dayadığı İran Kandil, Şengal ve Rojava vardır.
Bu anlamda, Türkiye’nin 13 günde biten 13 yıllık iç savaştan sonra İran ve Rusya’nın Suriye’den çıkarılması tarihi bir fırsattır. Şam ve Halep hattına artık Türkiye hâkimdir. Ancak bu süreçte İsrail kaynaklı baskı nedeniyle Suriye’nin Lübnanlılaşma tehdidi bulunmaktadır. Çünkü İmparatorluktan Uluslara, bir asır sonra da şehir devletlerine indirgenip, başkenti Kudüs olan Nil’den Fırat’a kadar Büyük İsrail’e yol açan ve Kürdleri İsrail’in köleleri yapmayı hedefleyen David Koridoru ve Batı için PKK-PYD çok ucuz ve etkili bir silahtır.

Unutulmasın ki; PKK resmen bitse de ideolojisi devam edecektir ki; açıklaması bunu doğrulamaktadır. Çünkü Batı’nın zehiri maalesef içeri akmış ve Kürdler de tıpkı Hind-Afrika halkları gibi ontolojik kırılma ve asimilasyona uğradılar.

SONUÇ VE TAVSİYE

Siyaset ve barış, silah ve savaşmaktan daha zordur. 2013-16 yılları arasında başarılamayan süreç şimdi daha da kıymetlidir. Şam ve Halep gibi Süleymaniye havalimanı da açılmalıdır ki Diyarbekir, Süleymaniye ve Halep arasında ring yapalım. İki asırlık kardeşi düşman yapan Avrupa ideolojileri yerine bizi kardeş yapan tarihi ve tabii kodlarımızla dirilip, Frengilerin Şengen’ini örnek alıp Şamgen yapalım. Buna sembol olarak sapık ve ajan Piyer Loti tepesinin asıl adı olan ve 1930’larda değiştirilen mübarek Eyüp Sultan tepesini Kürd ve Türk kardeşliğinin sembolü olarak tekrar İdrisi Bidlisi Tepesi/İdris’in Köşkü yapalım.

Piyer Loti ve Eyup Sultan Haziresinde bulunan İdrisi Bidlis Kabri..

18.yy’da İngiliz İstihbarat ürünü olan Vahabilikle başlayan ve Jön Türkler üzerinden devam eden süreç Osmanlı Toplumunun yapı Sökücülüğü ve Batı odaklı yeniden inşa süreci Baas, CHP ve Kürdler üzerinde DEM/PKK olarak asimilasyon ve ontolojik kırılmaya uğradığı görülmektedir. Ancak buna karşı direnen Abdülhamid bu kez kazanabilir. Liderlerimizi terk etmeyelim. İyinin düşmanı daha iyidir. Biz barış ve iyilikle yolumuza ve sürece destek olanların ömürlerinin uzun olmasına dua edelim.

Kaynak: RSS