Güncel

Dengeler değişiyor Türkiye parlıyor... FP: İsrail saldırdıkça onlar Türkiye'ye yaklaşıyor

Uluslararası sistemin kazan-kazan paradigmasının sona ermesiyle, Türkiye'nin dış politika hedefleri de yeniden şekilleniyor. Ankara, diğer güçlerin irredentist hamleleri karşısında pragmatik ittifaklar kurmayı deniyor.

Haber7 - ÖZEL

Uluslararası normların yerle bir olduğu revizyonist politikaların hızla yayıldığı günümüz dünyasında Türkiye’nin son dönemdeki jeopolitik hamleleri küresel çapta ilgi topluyor.

ABD merkezli küresel politika dergisi Foreign Policy (FP), Türkiye’nin dış politikadaki konumunu mercek altına aldı. 

FP analizinde, “Uluslararası normlar parçalanırken, Türkiye'nin revizyonist politikaları kıyasla daha az kışkırtıcı görünüyor” ifadesi yer aldı. Yazıda, son on yılda Türkiye’nin statüko gücünden revizyonist güce dönüştüğü, Suriye, Libya ve Kafkasya’daki askeri hamlelerle bölgesel dinamikleri kendi lehine çevirdiği belirtildi.

TÜRKİYE ARTIK SAKİN GÜÇ

Dergi, Ankara’nın Yunanistan’a yönelik sert mesajlarına da değindi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İşgal ettiğiniz adalar bizi bağlamaz, zamanı gelince gereğini yaparız. Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleri hatırlatıldı. Aynı dönemde, Türkiye’nin Yunan adalarını Türk toprağı gibi gösteren haritaları gündeme taşıdığı aktarıldı.

Foreign Policy, Türkiye’nin “kışkırtıcı eylemlerinin” artık görece sönük kaldığını savundu. Yazıda, Rusya’nın Ukrayna işgali, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki hamleleri ve Trump dönemindeki ABD’nin irredentist (kaybedilen toprakların geri istenmesi) söylemleri örnek gösterilerek, “Bugünün standartlarına göre bu artık pek de fark edilmiyor” denildi.

FP analizinde şu ifadeler yer aldı:

Türkiye uluslararası normlara yönelik tekrarlanan saldırılarıyla dikkat çekiyordu. Şimdi ise bu normlar Moskova'dan Washington'a kadar bir dizi daha büyük ve daha agresif aktör tarafından parçalandı ve Türkiye kıyasla neredeyse sakin görünüyor.

Son on yılda, Türkiye bir statüko gücünden revizyonist bir güce dönüştü. Libya'dan Suriye'ye, Kafkasya'ya kadar bir dizi çatışmada, Ankara askeri gücünü bölgesel dinamikleri kendi lehine çevirmek için kullandı. Çok fazla abartı eşliğinde, bu müdahaleler sahada fiili durumlar yarattı, Suriye'de Esad rejiminin düşüşünü ve Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ı ele geçirmesini sağlamaya yardımcı oldu.

İSRAİL SALDIRGANLAŞTIKÇA TÜRKİYE'YE YAKLAŞTILAR

Dergi, Türkiye’nin 2020’lerin başındaki hamlelerinin Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni Türkiye karşıtı koalisyona ittiğini fakat son yıllarda Ankara’nın bu koalisyonu yatıştırmak için diplomatik gayret gösterdiğini savundu.

Yazıda dikkat çeken bir başka tespit ise şu oldu:

“İsrail'in giderek kontrolsüz hale gelen davranışı, Türkiye'nin Arap komşularının gözünde daha az tehditkar görünmesini sağladı.”

Dergi, Mısır ve Körfez ülkelerinin Ankara’yı İsrail’e karşı denge unsuru olarak gördüğünü aktardı. Bu ülkelerin, Suriye'de ve bölge genelinde Türkiye ile koordinasyon konusunda memnun göründükleri kaydedildi.

‘YENİ OSMANLICI’ VİZYON TEKRAR GÜNDEMDE

Makalenin son bölümünde, eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Yeni Osmanlıcı" vizyonuna değiniliyor. Bu vizyonun, dönemin liberal varsayımlarıyla tutarlı olduğu, tıpkı ABD'nin kendi gücünü "karşılıklı fayda sağlayan proje" olarak sunması gibi, Türkiye'nin de gücünü "herkes için fayda sağlayan" model olarak kurguladığı ifade ediliyor. 

Makale, bu yeni dönemi şu çarpıcı ifadelerle özetliyor:

"En iyi ihtimalle, diğer ülkelerin Amerikan -ve kısa bir süre için Türk- gücünü karşılıklı fayda sağlayan bir proje olarak kabul etmelerini mümkün kıldılar. Şimdi ise, bazı kalıntı retorikler dışında, bu kazan-kazan çerçevesi ortadan kalktı. En iyi ihtimalle, ülkeler başkalarına daha büyük bir tehdit karşısında geçici bir ortak olarak, daha az kötü olan taraf olarak başvurabilirler."

Sonuç bölümünde, Foreign Policy şu tespite yer verdi:

“Yeni bir irredentizm çağını kucakladıktan sonra, Türkiye kendini aniden kalabalık bir alanda buluyor. Dünya, kuralları yeniden yazmak ve sınırları yeniden çizmek için yarışan çabaların kuşattığı bir Risk jeopolitiği dönemine girmiştir.”