2025’ İN KARNESİ : GÜÇ GEÇTİ, ŞEFKAT KALDI

2025’te Türkiye’de sokak hayvanlarına yönelik uygulamalar, şiddet, cezasızlık ve vicdan tartışmalarıyla hafızalara kazındı. Bu yazı, bir yılın karanlık karnesini anlatıyor.

2025 yılı Türkiye’de sokak hayvanları için bir “düzenleme yılı” değil, açıkça bir hesaplaşma yılı oldu. Bu hesaplaşmada ne bilim kazandı ne hukuk ne de vicdan. Kazanan yalnızca güç oldu; sesi çıkanın, elinde yetki olanın gücü. Kaybeden ise yine konuşamayanlar oldu: sokakta yaşayan hayvanlar.

Yıl boyunca ülkenin dört bir yanından gelen görüntüler, hayvanlara yönelik şiddetin münferit değil, sistematik bir hâl aldığını gösterdi. Toplama adı altında yapılan uygulamalarda köpeklerin araçlara fırlatıldığı, sürüklendiği, dar alanlara sıkıştırıldığı anlar kayda geçti. Bunlar gizli kameralarla ortaya çıkan karanlık suçlar değildi; gündüz vakti, herkesin gözü önünde, “görev yapıyoruz” rahatlığıyla yaşandı. Şiddetin bu kadar rahat sergilenebiliyor olması, sorunun hayvanlardan çok toplumun şiddetle kurduğu ilişki olduğunu düşündürdü.

Şiddet yalnızca resmi uygulamalarla sınırlı kalmadı. Bireysel saldırılar da 2025 boyunca sıradan haber başlıklarına dönüştü. Zehirlenen kediler, tüfekle vurulan köpekler, tekmelenerek ya da sopayla öldürülen hayvanlar… Bu olayların failleri çoğu zaman ya tespit edilemedi ya da “iyi hâl”, “pişmanlık”, “ilk kez işlenmiş suç” gibi gerekçelerle neredeyse sembolik cezalarla karşılaştı. Hayvana uygulanan şiddetin gerçek bir suç olarak görülmediği her karar, bir sonrakine zemin hazırladı. Cezasızlık, şiddetin en güçlü müttefikidir.

Yeni yasal düzenlemeler sokak hayvanlarını korumayı değil, onları hızla ortadan kaldırmayı önceleyen bir anlayışla uygulandı. “Toplama” kelimesi, yaşam hakkını yok sayan pratiklerin üstünü örten masum bir kavrama dönüştürüldü. Oysa toplanan şey bir eşya değil; korkan, kaçan, acı hisseden canlılardı. Barınak kapasitesi yoktu, denetim yoktu, sürdürülebilir bir plan yoktu. Ama acele vardı, sertlik vardı, tahammülsüzlük vardı.

Toplum bu süreçte ikiye bölündü. Bir kesim “sorun çözülsün” derken, diğer kesim “ama nasıl?” diye sordu. Bu soruya net bir yanıt verilmedi. Sorun çözülmedi; sadece gözden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Sokaklar daha “temiz” görünürken, barınaklar görünmez hâle geldi. Görünmeyen her şey gibi, orada yaşananlar da kolayca inkâr edildi.

Oysa sokak hayvanları bu ülkenin sonucu. Terk eden insanların, denetimsiz üretimin, yıllarca ertelenen kısırlaştırma politikalarının ve geç kalınmış kararların sonucu. Fail hayvanlar değilken, bedel yine onlara ödetildi. Bu, bir yönetim sorunu olduğu kadar bir ahlak sorunudur.

Bir toplum hayvanlara nasıl davranıyorsa, güçsüze de öyle davranır. Bugün sokakta sürüklenen bir köpek, yarın sesi duyulmayan herkes için bir provadır. Şiddet seçmez; yalnızca alan kazanır.

2025, Türkiye için bir sınavdı. Geçtik mi kaldık mı siz karar verin.